Dijital Bir Gün
Çok yoğun bir gün, koşuşturmaktan yoruldum. Bir şeylere yetişmeye çalışmakla geçti günüm ve artık sona geldim. Karşıda bir işim kaldı, oraya da yetişirsem tüm gün bir değer kazanacak, değilse tüm koşturmaca nafile. O da ne! Köprüde felaket bir trafik var ve yetişmek imkansız. Neyse ki ben bunu köprü yolunda değil, telefonumdaki trafik yoğunluk haritasına bakarak fark ettim ve Marmaray’ı kullanarak tüm günü mahvedecek bir gecikmeyi engelledim.
Yaşanabilir bir şehir denilince akla gelen birçok başlık, mimari, yerleşim, aktiviteler, sosyal yaşam, iklim, su vb. temel konular etrafında şekilleniyor. Az katlı binalar, hava akımını kesmeyen bir yerleşim, yeşil yoğunluğu yüksek semtler, geniş yollar, yeterli otopark alanları, bisiklet yolları, yaya yolları, düşük karbon salınımı, sürekli su kaynakları, engelsiz şehir, hizmete hızlı erişim, güvenlik problemi olmayan yaşam alanları vb. konular dikkate alınarak söylenecek çok şey var. Ben ise bu yazıda yaşanılamayacak hale gelmiş bir şehirde, küçük ümitler yeşertebilecek bir başlığı inceleyeceğim. Yaşadığımız yer, yaşanabilir olarak dizayn edilmiş olsaydı belki de hiç ihtiyaç duymayacağımız şeylerden bahsedeceğim. Öyle ya trafik yoğunluğu yoksa trafik yoğunluk haritası ne işe yarar? Yaşanabilir şehir yapmaktan değil de şehirleri yaşanabilir (!) kılmaktan bahsedeceğim.
Şehirleri yaşanabilir kılmak, insanların kanıksadıkları problemleri ortadan kaldıracak veya hafifletecek çözümler etrafında şekillenen bir kavram. Bu alanda, bilişim çözümleri düşük maliyetleri ve yüksek faydaları ile başat rol üstleniyorlar. Her sabah evinden çıkan bir kişinin üç farklı toplu taşıma aracına tek bilet ile binebilmesinden tutun da, köprü trafiğini bir nebze olsun hızlandıran HGS çözümüne, hangi yolun daha az sıkışık olduğunu haber veren trafik yoğunluk haritasından tutun da, hız ve emniyet şeridi ihlallerini tespit eden EDS sistemine, belediyelerdeki işlemleri internetten yapabilmeyi mümkün kılan belediyecilik çözümlerinden tutun da bir mektubu elektronik olarak iletmeyi mümkün kılan e-posta çözümlerine kadar, gerek şehre ait gerekse de genel kullanıma açık bilişim tabanlı çözümler hayatımızı nasılda katlanılabilir kılıyor. Bunların olmadığı bir İstanbul hayal edin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bilişimin yapabilecekleri fark edildikçe yeni çözümler daha hızlı bir şekilde devreye giriyor. Yükselen çıta asla geri düşmüyor ve insanlar artık bu çözümleri temel gereksinimler listesine koyup, yokluğunu asla kabullenmiyor. Sıramatikler ile kim önce geldi kavgasını çözdüğümüz günler geride kaldı. Artık insanlar işlemlerini evlerinden halletmek istiyor. Hele ki birkaç işlemi evden halletmenin tadını alınca, bunun hayal olmadığını fark eden vatandaş, tüm işlemlerini bu şekilde yapacağı günleri sabırsızlıkla bekliyor.
Şehri yönetenlerin bilişim çözümlerine dikkat kesilmesi ve sürekli olarak yenilikçi çözümlerle şehri daha yaşanabilir hale getirmeye odaklanması gerekiyor. Bu çözümler, sadece bilgi işlem yöneticilerinin inisiyatifinde olmaktan çıkmalı ve tüm yöneticilerin kendi sorumluluk alanları başta olmak üzere, odaklandıkları bir konu haline dönüşmeli. Hatta şehrin diğer paydaşları ile iletişime geçilerek onların da bu sürece katılması sağlanmalıdır.
Yıllar önce hayal ettiklerimiz bugün gerçeğe dönüştü ve bugün kurduğumuz hayallerimiz geleceği kolaylaştıracak. İki soruyu sürekli sormalıyız, elimizdekileri daha iyi hale nasıl getirebiliriz? Yeni neler yapabiliriz?
Sağlıklı gıdaya erişimden, sosyal yardımların adil dağıtımına, karbon salınımını kontrol altına almaktan, sokak hayvanlarının aşılarının takibine, park ve bahçelerin güvenliğinden, buzlanma tespitine, evde sağlık hizmetlerinden, engellilerin günlük problemlerinin çözümüne, eğitim faaliyetlerinden, kültürel aktivitelere bir şehirde sağlanan tüm hizmetlere bilişimin katacağı çok şey var.
Vatandaşın sıradan bir gününe, dijital bir gözlükle bakılmalı. “Acaba gün boyu yapılan aktiviteleri, dijital dünyanın nimetleriyle nasıl daha kolay kılabilirdik?” sorusu sürekli sorulmalı. Cebimde bir şehir kartı var ve aşağı yukarı tüm toplu taşıma araçlarına bu kart ile binebiliyorum. Acaba dolmuşa ve taksiye de bu kartla binebilir miyim? Ya da bir otomattan su ve sandviç alabilseydim nasıl olurdu? Hatta küçük harcamalarımı da bununla yapamaz mıyım? Otopark ücretini ödesem mesela veya müzelere hatta umumi tuvaletlere bununla girebilsem nasıl olur? Sıkışık trafikte kurallara uyanlara hakaret edercesine emniyet şeridi kullanan araçlar tespit edilse ve bu hatayı tekrar etmelerini engelleyecek şekilde cezalandırılsalar nasıl olur? Daha güvenli bir şehir için MOBESE kameraları daha etkin nasıl kullanılabilir? Kuralları ihlal edenleri acaba daha etkin nasıl tespit edebiliriz? Yaya yoluna park etmiş aracı bir fotoğraf çekerek yetkililere haber versek olmaz mı? Bir tanıtma kartı ile engellilerin yaşamını daha kolay kılamaz mıyız? Duraklar, yaklaşan otobüsü sesli olarak duyursa ve görme engelli bir vatandaş rahatça beklediği aracı fark etse nasıl olur? Hatta sürücü, bir sonraki durakta engelli bir vatandaşın bu otobüs için beklediği konusunda önceden uyarılsa nasıl olur? Karşılaşılan küçük sorunlar rahatça ve yorulmadan ihbar edilebilse fena olmaz mı? Bu sorular soruldukça daha fazla kolaylaştırıcı çözüm hayatımıza girecek ve biz yeni sorular sormaya devam edeceğiz.