Dijital Belediyecilik
Bilişim teknolojilerinin sunduğu imkânları kullanarak, kayıtların ve işlemlerin basılı evraklar yerine bilgisayar ortamında yapılmaya başlaması ile gündeme gelen dijital belediyecilik, teknolojide yaşanan gelişmelere bağlı olarak birçok defa anlam ve kapsam değişimine uğradı. Bu güne ait bir tanımlama yapacak olursak, belediye, vatandaş, kurumlar ve diğer paydaşların etkileşimlerinde uygulanan süreçlerin, bilgisayar programları vasıtasıyla yönetilmesi, kayıt altına alınması ve tekrar erişilebilir bir şekilde saklanması faaliyetlerinin tamamıdır diyebiliriz.
Bu süreç ilk dönemlerde gerek teknolojinin sınırlamaları gerekse de kullanıcıların ufukları dolayısıyla, muhasebe, stok, insan kaynakları gibi temel gereksinimlerin kayıtlarının tutulduğu ayrık yazılımlarla başladı. Bu aşama kullanıcının yazılım teknolojilerinin yapabileceklerini fark etmesini sağladı ve beklentileri yükseltti. Özellikle haberleşme teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler, yükselen beklentilerin karşılanmasına fırsat verdi. ikinci aşamada belediyecilik işlemlerinin ve tüm kurumsal kaynak yönetiminin yürütüldüğü entegre yazılımlar üretilmeye ve kullanılmaya başlandı.
Gelinen son aşamada ise her türlü verinin hızlı erişilebilir kılınması çalışmaları hız kazandı. Bu çalışmaların neticesinde, sayısal arşiv, karar destek sistemleri, GIS, vatandaş ilişkileri yönetimi sistemleri, raporlama araçları vb. sistemlerle desteklenmiş proaktif yazılımlar ve şehirli ve diğer kurumlarla etkileşimli, elektronik imza vb. unsurlarla işlemleri sayısal ortamda sonlandıran, kolaylık ve hız sunan yazılımlar yaygınlaşmaya başladı.
Tüm bu gelişmeler, işlem sürelerinde azalma, bilgiye hızlı erişim, vatandaşla sürekli etkileşim, uzaktan işlem yapabilme, etkin raporlama, süreçlerde iyileşme, kişi bağımlığından kurtulma, tarafsız hizmet sunumu gibi hizmet kalitesini artırıcı ve iyileşmeyi destekleyici sonuçların elde edilmesini sağladı.
Yaşanan bu süreç belediyeler için yeni ihtiyaçların da doğmasına sebep oldu. Başlangıçta tamamen hizmet birimi olan bilişim şeflikleri veya müdürlükleri, stratejik değere sahip birimler haline dönüşmeye başladı. Kurumun ihtiyaç duyduğu makine parkı ve eğitilmiş personel ihtiyaçları bir yana, haberleşme alt yapıları, veri saklama ortamları, afet senaryoları, sürekli güncellemeler, teknolojik adaptasyon, lisanslar, veri güvenliği ve gizliliği gibi birçok konu gündeme geldi ve tüm bu işler özellikle küçük belediyeler için sürdürülebilir olmaktan çıkmaya başladı.
Bulut teknolojileri ile yeni bir kimlik kazanan yazılım sektörü, belediyecilik yazılımları için de farklı fırsatlar sunmaya başladı. Özellikle küçük ölçekli belediyelerin teknik gereksinimleri ve uyum ihtiyaçlarını problem olmaktan çıkaran, kiralama temeline dayalı hizmet sunumları, sürdürülebilirlik için ciddi bir farklılık yarattı. Verinin hukuki değerinin de oluşmaya başladığı ve kaybolmasının ciddi tehditler barındırdığı bir dönemde ortaya çıkan bulut teknolojisi, birçok temel ihtiyacın belediyeler açısından sorun olmasını engelledi. Veri saklama, afet senaryoları, güncellemeler, mevzuat uyumları, veri güvenliği ve gizliliği bu kapsamda rahatlıkla sayılabilir.
YAŞANAN SIKINTILAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
Dijital belediyecilikte en temel sorun, yazılım üreticisine olan bağlılık hatta bağımlılık problemidir. Bu bağlamda farklı uygulamalarla entegre olmak problem olabilmekte ve tüm ihtiyaçların tek elden tedariki dayatılmaktadır. Netice olarak, kendi dalında uzmanlaşmış ve o işi en iyi yapan firmalar, kendilerine belediyecilik alanında yer bulmakta zorlanmaktadırlar. Birçok belediye, arşiv, karar destek, vatandaş ilişkileri yönetimi gibi uygulamaları, yeterli olmasa dahi, belediyecilik yazılımı üreticisinden almaktadır. Temel endişe olası sıkıntıları bertaraf etmektir. Bu yaklaşım, alanında uzmanlaşmış nitelikli yazılımların sağlayacağı faydaların terk edilmesine sebep olmaktadır. Her ne kadar bazı yazılım üreticileri üçüncü parti ürünlerle entegre olma konusunda açık davransa da bu sorun hala gündemdedir.
Konu ile ilişkili ikinci bir sıkıntı da ihale yasası gereği yapılan ihale neticesinde işi farklı bir firmanın alması durumunda geçmiş ile irtibatlanma konusunda yaşanmaktadır. Veri desenlerindeki farklılıklar tam bir uyumlulukla yazılım değişimini imkânsız kılmaktadır. Aşağı yukarı aynı verileri kullanan iki farklı yazılımın, bu denli farklı veri modelleri üzerinde çalışması, ancak bir üst otoritenin olmamasıyla izah edilebilir. Yakın geçmişte sağlık bakanlığının hastane yazılımları ile ilgili yaptığı düzenlemenin bir benzeri, belediyecilik yazılımları için de bir an önce yapılmalıdır. Verilerin aynılaştırılabilmesi için uluslararası kodlamalarla uyumlu, ulusal kodlama standartı hazırlanmalıdır. Elbette yazılım geliştirici kendine özel veri tipleri kullanmakta serbestir fakat veri tabanında tutulan ve uygulamaya mahsus olmayan verilerin belirli bir formatta tutulması olası veri göçlerinin sorunsuz yapılmasını mümkün kılacaktır. Bu konu ile ilgili yapılması gereken bir diğer çalışma da üreticilerin iş bitiminde yeni yazılıma veri göçü konusunda taahhüt altına alınmasıdır.
Değinmemiz gereken bir diğer sorun da bulut teknolojilerinde kullanılan ürünlerin, bulut için yazılmış olmamalarıdır. Hali hazırda kullanılan ürünlerin bir kısmı, web tabanlı geliştirilmiş bir ürünün, bulut servisi olarak kullanılması şeklindedir. Bu durum teknolojik bazı handikaplar doğurmakta, bant genişliği ihtiyacını yükseltmekte ve kullanımda bazı sorunlar çıkarmaktadır. Özellikle küçük belediyelerin ihtiyacını karşılamak amacıyla, merkezi bir kurum tarafından, tamamen bulut teknolojisi ile hazırlanmış bir ürünün geliştirilmesi çalışmalarının bir an önce başlatılması sorunu ortadan kaldıracaktır.
Vaktin farklı yorumlandığı bir çağda, insanların verileri devlet kurumları arasında taşır halde olması ciddi bir sıkıntı olarak durmaktadır. Kişiler birçok veriyi kurumlar arasında taşımak zorunda kalmaktadır. Bu durum hem vakit kaybı hem de hizmet kalitesinde negatif algı doğurmaktadır. Hali hazırda farklı bir kurumun veri tabanında var olan bir verinin, kâğıt ortamında taşınması ve yeniden işlenmesi makul karşılanamaz. E-Devlet platformu ile hız kazanan veri paylaşımı artarak devam etmeli ve işlemler hızlandırılmalıdır. Veri mülkiyeti iddiası ortadan kalkmalı ve kişilere ait veriler bir kurumun malı olarak algılanmak yerine, ilgili vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için kullanılmalıdır. Burada kişisel bilginin gizliliği ilkesinin ihlal edilmesini engelleyici tedbirler alınmalı fakat bu kaygı entegrasyon projelerinin tıkanma noktası haline gelmemelidir.
Son olarak işlemlerin e-devlet şifresi ve e-imza ile uzaktan yapılması sağlanmalıdır. Bu alandaki çalışmaları destekliyor ve kapsamının arttırılmasını bekliyoruz. Bu yaklaşım, farklı bir ihtiyacı da tetiklemektedir. Örneğin internetten e-devlet şifresi ile adli sicil belgesi alınabildiği halde hala adliye koridorlarında kuyrukların olması, vatandaşın bu hizmetlerden haberdar olmadığını veya güvenmediğini göstermektedir. Bilgilendirme ve imkân sağlama konusu bu çalışmalar kapsamında mutlaka gündeme alınmalıdır.
SONUÇ:
Dijital belediyecilik konusunda gelinen nokta oldukça başarılı ve geleceğe dair ümit vericidir. Bu çalışmalara ek olarak gelecekte veri madenciliği ve bilginin planlamada kullanımı üzerine odaklanılmalıdır. Veri kaynağı algısı değiştirilmeli, sadece belediye yazılımındaki verilerle yetinilmemelidir. İnsanlar gerek sosyal medyada gerekse de birçok sayısal ortamda veriler oluşturmaktadır. Hatta insanlar hayatlarına pozitif katkı sağlayacaksa, gönüllü olarak sistemlere veri sağlamayı kabul etmektedirler. Bu verilerin daha etkin kullanımı adına adımlar atılmalıdır. Tüm bu veri kaynakları etkin kullanılarak planlama ve risk analizleri yapılabilmeli ve vatandaşın hayatı kolaylaştırılmalıdır.
Durumumuzu özetlemek için meşhur bir sözde küçük bir değişiklik yapmam yeterli olacaktır. “veri akar Türk bakar”. Basit bir örnek olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik yoğunluk haritasına değinmek istiyorum. Bu sistem için birçok noktaya sensörler ve hız tespit edici cihazlar yerleştirilip, toplanan verilerin merkeze iletilmesi sağlanmaktadır. Hâlbuki sadece belediyeye ait veya belediye tarafından denetlenen yüz binin üzerinde araçta araç takip sistemi kullanılıyor. Belediye otobüsleri, hizmet araçları, servisler, ticari taksiler, dolmuşlar vb. araçlar sürekli trafik yoğunluk bilgisi üretiyorken tüm ara sokaklardaki durumun dahi izlenilmesi mümkündür. Ama hali hazırda sadece ana arterlere ait bilgiler paylaşılmaktadır. Hâlbuki farklı bir uygulama bırakın İstanbul’u tüm Türkiye için bu bilgileri yüksek doğrulukta verebilmektedir. Sadece seyir halindeki sürücülerin cep telefonlarına ait handover bilgisi ve gönüllü veri paylaşan kullanıcılardan elde edilen veriler, çok daha fazla bilginin vatandaşın kullanımına sunulmasını sağlamaktadır. Değinmek istediğim konu, etraftaki uçuşan verilere farklı bir gözle baktığımızda, çok farklı uygulamaların yapılabileceği ve insanların hizmetine sunulabileceğinin fark edilmesidir. Yeni dönem, farklı kaynaktaki verilerin hizmet için kullanılması dönemidir.