Skip to main content

Bir Yaşam Tarzı Olarak İş Güvenliği

İş güvenliği konusunda yapılması gerekenler konusunda çok şey yazıldı ve konuşuldu. Asıl üzerinde durulması gereken konu, iş güvenliği konusunun bir refleks haline gelmesidir. Kişiler içten gelen bir motivasyonla doğru tavır ve davranışları sergilediğinde hem ihlaller hem de kazalar ciddi derecede azalacaktır.

Yasal düzenlemeler ve takip iş güvenliği konusunda ciddi ilerlemeler kaydedilmesini sağladı. Bununla birlikte denetim gevşediği anda insanlarda oluşan gevşeme açıkça gösteriyor ki iş güvenliği hala bir refleks haline gelmemiş durumda. Nezaket konusunda okuduğum bir tanım aklıma geldi: Gerçek nezaket sahibi insan yalnızken bile esnerken ağzını kapatan insandır. Bu tanımdan yola çıkarak diyorum ki iş güvenliğini refleks hale getirebilirsek, hiç denetimin olmadığı yerlerde dahi insanlar gerekli kurallara uymaya devam edeceklerdir. Bir kavramının refleks haline getirilebilmesi için küçük yaşta başlayan bir eğitim, sağlıklı denetim ve etkin ödül ve ceza uygulamaları gereklidir.

İş sağlığı ve güvenliğinin bir yaşam tarzı haline dönüşmesi için tüm unsurlar kullanılarak geniş kapsamlı bir eğitim planlamasına ihtiyaç vardır. Bireyler daha küçük yaşta iken aileleri, çevreleri, okul ve medya gibi farklı kaynaklardan bilgi alış verişi yaparken açıktan veya dolaylı olarak bu konuda doğru bilgi ile karşılaşmalıdır. Küçük ev tamiratlarında kişisel koruyucu kullanan bir babanın vereceği mesaj gayet açıktır. Tam tersi uygulama ise kimse görmüyorsa tedbire gerek yok yanılgısının ilk tohumu olacaktır. İş sağlığı ve güvenliği ilköğretim ve liselerde ve özellikle meslek liselerinde müfredata girmeli ve iş hayatı başlamadan kişiler yönlendirilmelidir. Televizyon programları, diziler, klipler, sinema filmleri, çizgi filmler gibi özellikle eğitim çağındaki bireylere hitap eden programlarda kahramanların iş sağlığı ve kurallarına dikkat etmesi de eğitimin bir parçası olarak kurgulanmalıdır. Her durumda motosikleti kullanırken kask takan bir polis, koltuğa oturur oturma kemer takan bir jön, mutfağında yangın söndürücü bulunduran bir dizi evi vb. birçok kavram dikkatle işlenmeli ve bireylere doğru örneklik yapılmalıdır. Özellikle çocuk eğitiminde göz, kulaktan önce gelir; bir şeyleri anlatmak yerine göstermek daha etkili sonuçlar verecektir.

Eğitimin bu süreçte katkısı ne kadar yüksek ise denetimin katkısı da o denli yüksektir. Mevcut durumda denetimler iş güvenliği uzmanı veya iş sağlığı uzmanları tarafından yürütülmektedir. Özellikle yüksek tehlikeli alanlarda yürütülen çalışmalarda denetimler konusunda alınan mesafe memnuniyet vericidir. Fakat denetimlerin işverene bağlı personel tarafından yapılıyor olması, olası örtbas girişimlerini mümkün kılmaktadır. Metro inşaatları gibi büyük işlerde olduğu gibi işi yapan ile denetleyenin bağımsız olduğu örnekler çok daha başarılı sonuçlar vermektedir. Büyük projelerde bu denetimler etkin bir şekilde yapılırken mahalle arasında kalan ve kendi içinde bana bir şey olmazcı yaklaşımlarla yürütülen projelerdeki denetim eksiklikleri ciddi sorunların devam etmesine sebep olmaktadır. Yaralanmalı veya ölümlü bir iş kazasından sonra ilgili iş alanı denetlenmekte ve ilgililer cezalandırılmaktadır. Fakat iş güvenliğinden kasıt önlemek ise bu yaklaşım ivedi olarak değiştirilmelidir. Elbette ki devlet kaynakları bu denli etkin bir denetimi mümkün kılamıyor olabilir. Bir öneri olarak gönüllü iş sağlığı denetmenliği gibi bir kavramın hayata geçirilmesi düşünülebilir. Tıpkı trafik uygulamasında olduğu gibi karşılaştığı usulsüzlükleri ilgili mercilere ihbar eden vatandaşlardan oluşan bir topluluk etkin denetim için bir ilk adım olabilir. Bu uygulamada vatandaşlardan beklenen, şantiye alanlarına girip kafasına göre denetim yapmaları değildir. Bu uygulamadaki amaç yolda yürürken, evde otururken vb. doğal yaşamın içerisinde yapılan doğal gözlemleri ihbara çevirmek olmalıdır. Örneğin dış cephe kaplama için iskeleye çıkan bir kişinin emniyet kemeri takmadığını bir fotoğraf ile bildirmesi için pencerenizden yaptığınız bir gözlem yeterlidir. Günlük yaşamımızda buna benzer çok fazla gözlemimiz oluyor: eksik işaretleme ile yol çalışması yapan işçiler, KKE kullanmayan ustalar, taşıma sınırlarına uygun yapılmamış yüklemelerle seyreden araçlar, koruma ekipmanı çıkarılmış aletle çalışan marangozlar gibi birçok ihlal özel bir gayret gerekmeksizin rapor edilebilir. Bu amaçla, bir çağrı merkezinden ziyade bir mail adresi, Whatsapp numarası gibi hızlı ve pratik yollar tercih edilmelidir.

İş güvenliğinin bir yaşam argümanına dönüşmesi için gerekli bir diğer adım ise cezalandırma ile ilgilidir. Cezanın birinci derecede ihlali yapan kişiye yönlenmesi en etkin cezalandırma yöntemi olarak algılanmaktadır. Elbette ki ihlale göz yuman işveren, yetkili vb. unsurlarda cezadan paylarını almalıdır. Hali hazırda iş güvenliği uzmanı ünvanlı personel cezalandırmada anahtar görev üstlenmektedir. Kaza sonrası yapılan cezalandırmalarda işverenden ziyade bu insanların ceza alması cezaların caydırıcılığını azaltmaktadır. Kaza sonrası verilecek cezalar elbette ki ayrı bir kategoride değerlendirilmelidir fakat ihlal tespitlerinde verilecek cezalar farklı bir kurgu ile oluşturulmalıdır. Mali cezaların caydırıcılığı sadece cezaya güç yetiremeyen kesim için etkilidir. Hatta bu kesimde dahi nasıl olsa cezayı ödemeyecek olma ruh hali varsa bu kişi için de ceza caydırıcı olmaktan çıkmaktadır. Bunun yerine cezaların her kişi için değerli olan şeyler üzerinden kurgulanması gerekmektedir. Her ne kadar bir ceza olmasa da yeniden eğitime katılmaya yönlendirme mutlaka cezaların bir parçası olmalıdır. Bunun dışında ihlali niçin yaptığını anlattığı bir video veya yazı almak, bir daha niçin tekrarlamayacağını bu video veya metinde vurgulatmak etkili sonuçlar verebilecektir. İnsanlar bir şeyi yazdığında o kurala uyma konusunda daha dikkatli davranmaktadırlar. Benzer ihmalleri yapan kişilerin sebep olduğu gerçek veya kurgusal kazalara dair görüntüleri izletmek de etkili bir yöntem olacaktır. Ehliyet gibi çalıma hayatı için düzenlenmiş belgesini belirli süre kullanamaz hale getirmek bir ileri seviye ceza olabilir. Bu konuda bir sicil kaydı tutuluyorsa bu olayı siciline işlemek de bir başka adım olabilir.

Bu konuda ihmal edilen bir hususta ödüllendirmedir. Tüm başarıları ceza ile elde edemezsiniz. Ödüllendirme de eğitimin bir unsuru olarak kurgulanmalı ve kullanılmalıdır. Sıfır kazaya verilecek teşvik primleri, bireylere dönük mali veya taltif edici ödüller vb. kurgular için de düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Örneğin bir şantiyeyi sıfır iş kazası ile bitiren bir yükleniciye ve çalışanlarına verilecek prim ciddi bir motivasyon oluşturabilir.

Etkin bir eğitim, etkin bir denetim ve etkin bir cezalandırma sistemi ile iş güvenliği konusunda ciddi ilerlemeler sağlanabilir. Unutulmamalıdır ki asıl amacımız kazaları engellemektir. Kazalara sebep olan tek şey çalışan değildir. Doğru makinaların seçimi, makinaların doğru yerleştirilmesi, düzenli bakım gibi unsurlarda dikkatlice değerlendirilmelidir. Bir asansör, arıza yapıp düşüşe geçtiğinde, kullandığınız kask sizi korumayacaktır. İnsan dışı unsurlar ile ilgili de doğru adımlar atılmalıdır. Özellikle çalışanların ihlalleri ihbar edebileceği bir mekanizma kurulmalıdır. İhbarcının kimliğinin gizlenebildiği ve sadece kazayı önlemeye dönük hareket eden bir organizasyona ihtiyaç vardır. Tıpkı gönüllü denetçiler gibi işçilerinde iş güvenliği sürecinin bir parçası haline getirilmesi gerekmektedir. Genelde ülkemizde oluşturulan bu tür mekanizmalar, insanların bir diğerinin işini sekteye uğratmak için kullandığı fırsatlar olabilmektedir. Oluşacak yapı iş durduran, sanayiyi çalışmaz hale getiren bir yapıya dönüşmemeli, sadece ve sadece güvenliği sağlayıcı bir faaliyet olarak kalmalıdır. Hakkında ihbar yapılan işveren veya şantiyedeki yetkiliye konunun intikal ettirilmesi, çözüm için süre ve koşul tanımlanması ve nihayetinde gerekli düzeltmenin yapılıp yapılmadığının sorgulanması ve eğer adım atılmıyorsa bir sonraki aşamaya geçilmesi daha çözüm odaklı bir yaklaşım olacaktır.

Bir bireyin başına gelen bir kaza toplumda çok farklı kişileri olumsuz etkilemektedir. Bir kişi sakat kaldığında veya öldüğünde sadece o kişi etkilenmemektedir. Birinin evladı, birinin eşi, birinin babası, birinin kardeşi, komşusu vb. bir etkileşim ağı ile birçok insan bu olaydan az veya çok negatif etkilenmekte ve toplumsal bir yara oluşmaktadır. Alınacak her tedbir yaraları saracak veya yenilerinin oluşmasını engelleyecektir. Ama şu unutulmamalıdır ki alınacak en önemli tedbir, iş sağlığı ve güvenliği kurallarını bir yaşam refleksi haline getirmiş bir toplum oluşturmaktır.

business

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir